14 Aralık 2008 Pazar

devrim



yunanistan’da 6 aralık cumartesi günü 15 yaşındaki alexandros grigoropoulos'un polis tarafından katledilmesinden bu yana lise ve üniversite öğrencileri gece gündüz devleti protesto ediyor, ülke uzun yıllardan beri böylesine kitlesel bir isyan yaşamamıştı. yunanistan'ın sayısız kentinde ve adasında gençler karakolları basıyor, polise taş, domates ve yoğurtlarla saldırıyor, okullarını işgal ediyorlar. bu kitlesel isyan, polisin, özellikle de mat adıyla bilinen çevik kuvvetin, gençlere yıllardır reva gördüğü muameleye karşı duyulan öfkenin ifadesi.

yaşanan olaylar fransa'da iki yıl önce paris banliyölerinden başlayarak bütün ülkeye yayılan ve günlerce devam eden gençlik eylemlerini hatırlatıyor. analistler, yunanistan’daki olayların başka ülkelere de yayılabileceğini öne sürüyorlar.

yunanistan'da polis bu olaydan önce en son 1994'te bir genci öldürmüş. bizde ise polis neredeyse her ay gencecik bir çocuğu öldürüyor.

yunanistan tek bir polis cinayetiyle ayaklanıyor, ülke çalkalanıyor, ya türkiye?

sadece 2008 yılı içinde;

bahçelievler'de bir polis memurunun göğsüne tekme atıp öldürdüğü sadettin,
izmir'de araba kullanırken vurulan baran,
van'da protesto gösterisi sırasında vurulan çoban ahmet,
antalya'da "dur" emrine uymadığı için vurulan çağdaş ve niceleri!

yunan polisinin yaptığı gaddarlığı görüyoruz da kendi polisimizinkini göremiyor muyuz?

this is the summer of protest
that they can never defuse
force is a language they understand
and force we will use

this is the summer of protest
gotta get out of school
start up a revolution
revolution for fools


yaşanan bu olaylar ancak böyle bir şarkı ile açıklanabilir, ötesi yok

summer of protest

ve bu şarkı da polis terörü ile öldürülen masum insanlar için gelsin:

this book is a movie

29 Kasım 2008 Cumartesi

can i kiss you?



sapasağlam buraya dönmen dileği ile

unrelated

3 Kasım 2008 Pazartesi

maybe it's scotland i hate





cezmi ersöz’ün leman dergisinde 5 eylül 2007'de yayınlanan askerliğin dönüşü güzeldir başlıklı yazısı nedeniyle hakkında dava açıldı. halkı askerlikten soğutmak suçlamasıyla üç yıl hapsi istendi ve 30 ekim 2008'de beyoğlu 2. asliye ceza mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı. kimlik tespitinin ardından savunması alındı, yazısını, vatani görevini yaparken askerlere uygulanan küfür ve dayak gibi olayları eleştirmek ve askerlerin bu tür durumlarla karşılaşmaması için kaleme aldığını öne sürdü.

savcı, yazının tamamı göz önüne alındığında, sanığın düşünce ve ifadeyi açıklama özgürlüğü kapsamındaki demokratik hakkını kullandığı sonucuna varıldığını belirterek, suçun unsurlarının oluşmaması yüzünden ersöz'ün beraatını talep etti.
davayı karara bağlayan hakim de ersöz'ün, askerlik hizmeti sırasında karşılaştığını iddia ettiği birtakım olay ve kişileri sert bir şekilde eleştirdiğini belirtti.
yazının genelinde, sanığın düşünce ve ifadeyi açıklama özgürlüğü kapsamında demokratik hakkını kullandığını ifade eden hakim, suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle ersöz'ün beraatına karar verdi.

yazısındaki suç unsuru bulunan sözleri ise:

naif duyarlı gençlerin
cehennemi idi askerlik. ömrüm vefa ederse bütün bu vahşeti bir roman halinde yazmak istiyorum. çaresiz kalıp askere giden arkadaşlar çok üzülmeyin hiç olmazsa bu toplum hakkında iyimser düşüncelerle dönersiniz oradan, evet iyimser çünkü bu toplumun (aslında her toplumun) askeri kurumu olmadığı takdirde bundan daha iyi bir toplum olduğunu, olacağını düşünür ve biraz avunursunuz.

bir de üstüne eklemiş;

ben asteğmenken gördüklerimi yazdım, intihar edenler bile vardı. ayrıca askerliği sevmek zorunda da değilim. savaşların olmadığı bir dünya için mücadele ediyorum. çünkü insanım!

bu konu üzerine yorum yapmak istemiyorum ki yazı yeteri kadar açık zaten. sadece şunu söyleyebilirim son günlerde can dündar’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği musatafa filmi eleştiriliyor, bir de askeriye’nin mustafa kemal’e bakışı incelense ve sadece ordu içindeki büstlerinden ve her köşede yer alan özlü sözlerinden ibaret olduğu anlaşılsa.


maybe it's scotland i hate
i know i hate so many things about it
i hate the way punishments are the heart of everything
i hate the way parents beat their children
i hate the way everything always has to be someone's fault
even though some things just happened
some things just happened!

dinleyelim

ballboy – i hate scotland

18 Ekim 2008 Cumartesi

sözde demokrasi



ferhat gerçek ve arkadaşları, 7 ekim 2007 tarihinde “yürüyüş” adlı dergiyi dağıttığı sırada polisler dağıtımı yapan kişilerin yanına gelip dağıtımın yasadışı olduğunu belirterek kimliklerini istedi. halbuki, gazete bayilerinde de satılan ve yasadışı olmayan bir dergi bu, hatta polislerin de arkasına dayandıkları yasaların verdiği izinle. devleti korumak adına yola çıkan polislerin hiç yere sıktığı kurşunlar ferhat’ın omuriliğine isabet etti ve felç kaldı.

engin ceber ve arkadaşları ise ferhat gerçek ile ilgili (felç olmasına neden olan sorumluların cezalarının verilmediğine dair) bir açıklamanın ardından dergi dağıtmaya çalıştı ve olanlar oldu. polis önce onları gözaltına aldı, savcı da tutuklayıp hapse gönderdi. tam dokuz gün boyunca önce polisten, sonra da gardiyanlardan dayak yediler. işkenceye dayanamayan engin ceber tahliye edildikten sonra darbelere uğrayan yaralı vucudu dayanamayıp vefat etti. engin ceber’e verilen rapora göre ölümü iç beyin kanaması nedeniyle olmuş. demek ki, kafasına vura vura katletmişler.

bütün bunlar sözde AB üyesi olmaya hazırlanan, iktidarda bulunanların ağızlarından demokrasi (!) sözünü düşürmediği bir ülkede oldu. yazıklar olsun demokrasi aşkınıza, kurallarınıza, bilginize, cahilliğinize, kültürünüze.

kanunlarımıza göre işkence sebebiyle ölüme sebebiyet vermenin cezası müebbet hapistir, bakalım hep birlikte göreceğiz gardiyanlar ve polisler kaç gün sonra görevlerine geri dönecekler.

başbakan ve cumhurbaşkanı, ertuğrul sağlam’a açtıkları telefon gibi bir teselli telefonunu bu kurbanların ailelerinden esirgeyecek, muhalefet partileri, onların isimlerini bile anmayacak. bir demokrasi oyunu içinde oyalanıp gideceğiz demiş hürriyet gazetesindeki yazısında mehmet yılmaz.

ne ilk, ne de son olacak bu ölümler, gencecik insanları yok ediyorlar hiç uğruna, aklı çalışanı, düşüneni, yaratanı, ezileni eziyorlar olayları kavrayamayan beyinleriyle.

ddr’den dinliyoruz tanklar ve yığınlar şarkısını, işkencecilere ve iktidardakilere gelsin

bu arada ferhat genç vurulduğu anda elinde bulunan derginin kapağında “akp dini emperyalizme satıyor” yazmaktaydı.

ddr - tanklar ve yığınlar

7 Eylül 2008 Pazar

döngü



dinle beni

listen

6 Eylül 2008 Cumartesi

daydreamer



in the middle of the summer
i'm not sleeping
cold wind blowing
in the middle of the night
they try to find me but i'm still driving
if you are going to san francisco
lay some flowers on the grave stone
there is music on the station and i'm just listening to cold wind whistling

arcade fire - cold wind

16 Mayıs 2008 Cuma

i am simple, i am dumb, i am the pilot



did you love this world and did this world not love you?


2000 tarihli grandaddy albümü sophtware slump'in açılışını yapan 8 dakikalik epik şarkı, 2000'li yılların insanına yazılmış bir ağıt. jason lytle'ın kırılgan sesi, alttan alta akan ok computer vari elektronik dokunuslar, yer yer pop melodileri ile albümün başlangıcını yapiyor ve sonradan gelen jed the humanoid, so you'll aim toward the sky gibi şarkıların da haberini veriyor.

how is it goin 2000 man?


grandaddy – he's simple, he's dumb, he's the pilot

11 Mayıs 2008 Pazar

sleeping in



don't wake me i plan on sleeping in


the postal service – sleeping in

9 Mart 2008 Pazar

ana’nın gözlerinde otto



los amantes del círculo polar


rastlantı: yolların ayrılması, birleşmesi, tekrar ayrılması ve sonsuza dek ana'nın gözlerinde otto
akdeniz'de başlayıp kuzey'de biten

sonunda devics şarkısı çalmalıydı kesinlikle

he’s all i know
and i know he needs me
lips are a shore
through a mouth into sea
cause it makes no sense
to walk in the dark
again and again

devics – just one breath

16 Şubat 2008 Cumartesi

forwards/backwards


when i go forwards you go backwards and somewhere we will meet

boğaziçi üniversitesi'nden binnaz toprak ile sabancı üniversitesi'nden ersin kalaycıoğlu'nun 2004 yılında yaptıkları araştırmanın sonuçlarına göre, lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversiteye devam etmeyen her 100 kızın sadece %1'i "türbanlı olduğu için" üniversite eğitiminden yararlanamıyor.
%29.8'i üniversite sınavını kazanamadığı için
%14.6'sı üniversite sınavını kazandıkları halde evlendikleri için
%14’ü çalışmak zorunda oldukları için
%10.5'i aileleri okumalarına izin vermediği için
%6.3 ailelerinin maddi imkânları yetersiz olduğu için üniversiteye gidemiyorlar.

bu sonuçlara bakıldığında türbanın nasıl siyasi amaçla insanların gözüne sokulduğunu görüyoruz. ancak ve ancak o kızların üniversite sınavını kazanmalarını, ailelerinin okumasına izin vermesini, ekonomik açıdan yeterli oldukları için çalışmak zorunda olmamalarını sağladığın zaman özgürlük adına bir şeyler yapmış olursun. diğer sorunlara çözüm aramaz, umursamaz, türbanı dünyanın en büyük özgürlük hakkı olarak gösterirsen, beyaz çarşafla yola çıktığını söyler ve müritlerin sözlerin karşısında ağlarsa koyun halkı kandırabilirsin.

prof dr. ersin kalaycıoğlu araştırmanın sonuçlarını şöyle yorumluyor: türkiye’de kadınların statüsünü belirleyen iki temel unsur var, bunlardan biri yoksulluk, ikincisi insanların aşırı derecede muhafazakâr olması. özelikle erkeklerin, ataerkil aile yapısı olması nedeniyle kız çocukların üzerinde acayip bir bağnazlık uygulamasıdır. bu kırılamadığı sürece eğitim alanında kadınların statüsünün iyileştirilmesi mümkün değildir.

kadınlara özgürlük, hemen ama türban ile değil


bu yazının altına 2 şarkı koymak istiyorum:
1) canon adlı gencecik grubun radiohead’in knives out’unu anımsatan güzel mi güzel bir şarkısı, sözlere dikkat
can't decide it's them or me , who's the real enemy?
canon – don’t trust the teachers

2) cold war kids adlı grubun radiohead şarkısını yeniden yorumlaması
cold war kids – electioneering

10 Şubat 2008 Pazar

we are fishes



geçen hafta iran’da başkent tahran'da yaşayan 22 yaşındaki muhsin, içki içmek suçundan idama mahkum edildi. muhsin bu suçu daha önceden 3 kere işlemiş ve her seferinde kırbaç cezasına çarptırılmış, 4. kez içtiği için ortadan kaldırarak sorunun çözüleceği düşünülmüş. vatana ihanet, cinayet, tecavüz, silahlı soygun, hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı ve dinden dönme gibi suçlar iran’da idamla cezalandırılıyor ama en gereksiz idam nedenleri: içki içmek, eşcinsel ilişki ve zina.

zina suçu taşlama ile cezalandırılıyor, erkekler bellerine, kadınlar omuzlarına kadar toprağa gömülüyorlar ve taşlanıyorlar. iran'da zina işleyen kişilerin idamında kullanılacak olan taşların büyüklüğünün, ceza hukuku maddelerine göre belirleniyor. iran ceza hukukunun 104’üncü maddesine göre, infaz sırasında kullanılan taşlar, ‘ne iki atışta suçluyu öldürecek büyüklükte, ne de taş denilemeyecek kadar küçük olmalı’ gibi yaratıcı bir maddeyle süslenmiş.

iran’da çocuklar da idam sehpasına oturtuluyorlar, uluslararası af örgütü'nün raporuna göre 2006 yılında 4 çocuk idam edildi. tüm dünyada olduğu gibi iran’da da genelde alt tabakada yer alan fakirler ve güçsüzler idam ediliyorlar.

dünya’nın diğer ucunda yer alan özgürlükler ülkesindeki çocuklar ile zavallı ülkelerde yer alanların farklarını düşündükçe ne kadar güzel bir dünyada yaşadığımızın farkına varıyorum.

weird fishes/arpeggi şarkısını koymak istedim bu yazının altına, sözleri muhsin yazmış olmalı:

i get eaten by the worms, weird fishes
i'll hit the bottom, hit the bottom and escape
escape
escape
escape

i'd be crazy not to follow, follow where you lead

bu arada, muhsin’in içtiği içki sadece biraydı.

radiohead – weird fishes

3 Şubat 2008 Pazar

sunlight makes her paranoid




i never, i never meant to shut you out
all i know and all i need is you
i never, i never meant to cause alarm
all i know and all i need and all i got is gonna bleed

elefant – sunlight makes me paranoid

loverful


you're in self-destruct mode ---- i'm self-destructing

davul ve piyano sesinin saniye saniye artıp beynine kazınması ve murray lightburn’ün vokalinin devreye girmesiyle içini acıtması. you and i are a gang of losers düşüncesinin çıkmasını sağlayan ilk şarkılardan. black morrissey nasıl şarkı yazılacağını gösteriyor

şarkının girişi sonsuza kadar devam edebilir

i don't need anything, don't need nobody
i just need you, nobody else
you and i, it's all so shameful


you're just a loverful
you're just a loverful
you're just a loverful
you're just a loverful


the dears – heartless romantic

30 Ocak 2008 Çarşamba

denek hayatım




22 temmuz 2004 - istanbul'dan ankara'ya hareket eden hızlandırılmış trenin altyapı yetersizliği nedeniyle raydan çıkması sonucu pamukova’da meydana gelen kazada 41 kişi yaşamını yitirmiş, 81 kişi yaralanmıştı. 10 mayıs 2002'de ingiltere’nin potters bar kasabasında bir trenin dört vagonu raydan çıktı ve yedi kişi öldü. trenin üzerinden geçtiği köprünün hatalı inşa edildiği ortaya çıkınca ulaştırma bakanı istifa etti. pamukova kazasının ardından bırakın sorumlulardan birinin istifa etmesini, sekizde dört kusurlu bulunan iki makinist görevine geri döndü. kazalar hız kesmeden devam ediyor, en son 27 ocak 2008 tarihinde kütahya’da meydana gelen kazada 9 kişi yaşamını yitirdi

karşı cins için onca gerekli/gereksiz şarkı yazılırken, sakin isimli grup bu üzücü olay hakkında dört dörtlük bir şarkı yapmış. müzikleri mor ve ötesi’nin ilk zamanlarını hatırlatıyor, sözler ise çok ustaca ve her şey yerli yerinde


ben sana söyledim hepten ölürüm ben
inan dönüşü yok bu hız seferi
bak bu tren devrilir,
bağırır bu raylar o sahte o kart düzene

dinleyelim

sakin – denek hayatım

25 Ocak 2008 Cuma

gölge oyunu



karşınızda joy division'ın unknown pleasures albümüde yer alan bir şarkısı ve the killers tarafından tekrar yorumlanmış ve günümüz müziğine uyarlanmış hali.


şehir merkezine giden tüm yolların kesiştiği yerde seni bekliyorum
tüm umutlarımın kaybolduğu okyanusun derinliklerinde seni arıyorum
sessizliğin içinde hareketsiz ilerlerken seni bekliyorum
pencereli bir odanın köşesinde gerçeği buldum

her şeyden habersiz gölge oyunun içinde kendi ölümünü oynarken
suikastçılar grup halinde pistte dans ediyor,
kokuları, vücutlarını birleştirmek için harekete geçiriyordu
kalabalık uzaklaştığında ben sadece inançsızlıkla bakakaldım

yapmak istediğim her şeyi yaptım
kendi sonları için seni kullanmalarına izin verdim
şehir merkezinde gecenin köründe seni bekliyorum
şehir merkezinde gecenin köründe seni bekliyorum

şehir merkezinde gecenin köründe seni bekliyorum

the killers - shadowplay
joy division - shadowplay

23 Ocak 2008 Çarşamba

hırsız


why must i be the thief? why must i be the thief? oh lord please won’t you tell me why must I be the thief?

yıllar önce bilinmeyen radiohead şarkılarını indirirken bu şarkıya rastlamış ve dinledikten sonra tam anlamıyla (söz ve müzik) onların elinden çıkma demiştim yanılmışım, bu şarkı can isimli alman deneysel rock müzik topluluğunun 68 yılında çıkarmış olduğu delay albümünde yer alıyor. thom’un sesi ayrı bir güzellik katmış

bomboş odanın içinde döne döne ve bağıra çağıra söylemek gerek bu şarkıyı

i am the thief, i am the thief
and you can run, yes you can run
but i will get you yet
yes i will because of you,
because it’s just your pride
it's justified


far too late, far too late, far too late

radiohead – the thief
can – thief

22 Ocak 2008 Salı

every kiss is a goodbye



ve karşınızda şiir gibi bir şarkı, gene geçte olsa 2007 senesi içerisinde keşfettiğim ve günlerce dinlemekten kafayı sıyırdığım songs: ohia'nın coxcomb red adlı şarkısı ve onun inanılmaz güzellikteki joe beats yorumu.

i wanted that heat so bad
i could taste the fire on your breath
and i wanted in your storm so bad
i could taste the lightning on your breath
i watched you hold the son in your arms while he bled to death
he grew so pale next to you
the world is so pale next to you
your hair is coxcomb red your eyes are viper black


joe beats - coxcomb red
songs: ohia - coxcomb red

21 Ocak 2008 Pazartesi

whites only party



açılışı blog sitesine adını veren, 2007'nin başlarında keşfettiğim ve hayatımın en önemlileri arasına girmiş the dears şarkısı ile yapalım istedim. aşağıdaki linke tıklayarak indiriniz.

the dears - whites only party