6 Aralık 2009 Pazar

robert enke



kendi takımımın maçlarını izlemek dışında futbol ile ilgilenmem ve hakkında çok konuşmam ancak bazı olaylar vardır beni heycanlandıran, onlardan biri de robert enke’nin kiralık olarak barcelona’dan fenerbahçe’ye transferiydi. yanılmıyorsam toni schumacher’den sonra takımın kalesine geçecek 2. alman uyruklu kaleciydi, sırf bu neden bile yeterdi aslında ancak heycanım sadece 13 gün sürmüştü. 2003 – 2004 sezonunun ilk maçında fenerbahçe kendi evinde istanbulspor’dan 3 gol yemiş ve daha ilk maçta kaleciliği sorgulanmış ve apar topar sözleşmesi feshedilmişti. üzülmüştüm tek maçla yargılayarak çaresiz şekilde gönderilmesine. 2004 sezonunda ise barcelona’dan kurtularak hannover 96 takımına transfer oldu ve almanya’da yılın kalecisi seçilerek alman milli takımının 1. kaleciliğine kadar yükseldi. yaşadığı talihsiz olaylardan sonra kötüye doğru gideceğine iyi bir kariyere sahip olmuştu ve 2010 dünya kupasında almanya’nın kalesini koruyacak olmasına kesin gözle bakılıyordu.

enke 10 kasım’da bremen’den hannover’e doğru giden bir trenin önüne atlayarak intihar etti, intihar isteği tek bir nedenden dolayı değil birçok sorundan kaynaklanır ancak enke’yi en çok yaralayan şey 2006 yılında kalp hastalığından dolayı 2 yaşındaki kızını kaybetmesiydi. sonradan evlat edindikleri kızlarının da hastalanıp öleceği korkusu, içinden çıkamadığı travmanın neden kaynaklandığını gösteriyordu.

tunca arslan'ın arkapencere’deki yazısında “çok uzun süre “hayır, penaltı sırasında kaleci değil, topa vuran endişe içindedir” diye düşündüm ama bunun yanlış olduğunu, aslında başka bir şey anlatılmak istendiğini, kalecinin “biriken” tedirginliğinin bunalıma ve trajik finale yol açabildiğini acı bir şekile anlamış bulunuyorum” diye yazmış, enke de biriktirdiği tüm tedirginlikleri trajik finalle sonlandırdı

feel no shame for what you are

huzur içinde yat enke

1) jeff buckley - new year's prayer
2) julian plenti - skyscraper
3) sakin - bu defa

enke